Bizimkiler

6 Nisan 2012

BABA DEMEK..

     Az evvel Babam ve Oğlum filmini izledim. Evet bu ilk izleyişimdi. Pek de doğru bir zamanlama olmamış bunu anladım. Uzun zamandır babamı göremedim çünkü. Bir türlü gidemedim Çanakkale' ye. Tüm film ağlamakla geçti öyle olunca. Çok çok özlemişim. Baba... Nasıl bir yufka yürek, nasıl bir otorite... Nasıl bir ikilemdir bu? Baba demek budur işte. Evin en sağlam direği, her daim otoritesinden korktuğum ama her zor günümde de düşünmeden koşan... Benim babam farklı adam. Bu postumda babamı anlatmak istiyorum. Belki çok uzun olacak belki sıkılacaksınız. Ama bunu kendime görev biliyorum şu an. 
     Babam Çanakkale' nin küçük bir köyünde doğmuş. İlkokul 5 e kadar okumuş bırakmış. Şartlar o kadarmış. Tarımla geçinen bir aile, 4 çocuk... Ama Çanakkale'ye gelmiş. Köyden çıkması belki de hayatında verdiği en güzel karar olmuş. 
     İlk önce pazarlamacılık yapmış. Bir şirket kurmuşlar küçük çaplı fakat yürümemiş. Pazarcılık yapmaya karar vermiş( fakat daha öncesinde de tır şoförlüğü yaptığını biliyorum.) Köylere pazara gitmeye başladı. Sadece cuma günleri oturduğumuz yerde Çanakkale merkezde cuma pazarına çıkıyordu. İlkokuldayken babamın mesleği sorulduğunda serbest meslek diyordum. Pazarcı demek gücüme gidiyordu herhalde. Çocukluk... Parasını yerken hiç zoruma gitmemiş belli ki. Göğsümü gere gere deseymişim ya benim babam pazarcı. Her gün evinize aldığınız pirinci anneniz, benim babamdan alıyor. Pişmanlığım var bu konuda ama bu saatten sonra kendime kızmıycam. Tatile bile giderdik her sene. Durumumuz da çoğu arkadaşıma göre çok iyiydi. Gerçekten çocukluk...
      Annem Sümerbank' ta çalışıyordu işçi olarak. Özelleştirildi ve annem işten çıkarıldı. Tazminatıyla şu anki işyerimiz olan Bağevi Restoranı açtık. Nasıl da heyecanlıydık. Bağevi babamın hayatının ikinci dönüm noktasıydı. 2005 senesi. Mayıs ayıydı yanlış hatırlamıyorsam. Aile olarak orada çalışıyorduk. Beklediğimizden de kısa sürede restoran büyümeye başladı. Sürekli müşterilerimiz oluştu. Babam, sanki yoldan geçen amcalar ufak çocuğunun başını okşuyormuşcasına seviniyordu. Müşterilerin iyi dileklerini işitirkenki memnuniyetini gözlerinden okuyordum. Ve babam, restoran işletmecisi olarak eski hayatından çok farklı bir statü kazanmıştı artık. Daha farklı insanlarla daha farklı muhabbetler ediyor, daha büyük hayallerin sahibi ve herhalde onu da en çok mutlu eden şey şudur ki kendi işinin sahibi. İnsanların senin yemeğini yemek için kalkıp Çanakkale' den 20 km. çekmesi sadece senin için. Babam, kitap okuyor, gündemi takip ediyor, asla bir şey kaçmaz ondan şimdilerde ve de her şeyiyle kendini yenileyen, kendi içinde devrim yaratan bir adam. Ben lisedeyken derdim hatırlıyorum 'bu adam hiç bir şey bilmiyor da nasıl bana kafa tutuyor böyle!' Meğer benim bilmediğim bir şey varmış ki şu an  üniversitedeyim ve 3. senem.  Babam bana muhasebe dersinde anlamadığım konuyu oturtup beni anlatacak kıvamda. Ben bunu görememişim. Hayatın insanlara kattıklarını. Tecrübeyi yani...
    Sene 2008... Sıcak bir yaz akşamüstü...Dükkanın arka tarafındaki balkonda hiç unutmam tavuk suyuna çorba içiyoruz ailece. Hava birden karardı. Yemeğimizi bitiremedik. O gün de hiç müşteri gelmedi desem yalan olmaz. Çıktık ön tarafa baktık ilerdeki dağın arkasında yangın çıkmış. Anız yakıyorlardır diye düşünmüş, dikkate almamıştım. Fakat 25- 30 dakika sonra olacaklardan haberim yoktu ki...
     Nitekim yarım saat sonra kendimi dükkanın ahşap duvarlarını ıslatırken, çimleri, toprağı ıslatırken buldum. Yangın bize doğru geliyordu. Artık yapacak hiç bir şeyimiz kalmamıştı. Bir alt katta dükkanın deposu vardı ki babam 1 sene yetecek kadar kola, peçete gibi bozulmayan eskimeyen bilimum malzemeleri depolamış. Taşıyabildiğimiz kadar onları taşımaya çalıştık. İnsan mal gibi oluyor o an. Buzdolaplarını dükkandan uzaklaştırdık. Yangın o kadar büyüdü ki Çanakkale- İzmir yolundan araç geçişini kapatmışlar. Arkadaşlarımı çağırıyorum hemen gelin malzemeleri taşımak için ihtiyacımız var diye. Tüpleri dışarı çıkardık. Ben bunlar yapılırken olayın şokundayım, üzülüyorum evet ama bize belli etmeden içten içe üzüntüden kırılan bir adam var asıl... Babam. Onu şu an hafızamı yokladım o anlarda hiç hatırlamıyorum. 
    Babam bizi yolladı kardeşim o zamanlar küçük 5 yaşında. 2 yada 3 km ileride teyzemlerin de restoranı vardı biz oray doğru yürüyerek yola çıktık. Ama babam kaldı... Bekliyorum gittiğimiz yerde babam gelsin diye. Annem yanımda ama insan işte yanında olmayanı arıyor her zaman. Etraf duman, nefes alınmıyor. Bir arabanın içinde belki 8 kişiyiz. Gözümüzü açamıyoruz. Nefes alamıyoruz. Camlar kapalı çiğerlerimiz is doldu. Annem tülbentleri ıslatmış ağzımıza bağlıyor. Ama babam yok... Hatıramda kalan tek fotoğraf babam dükkanın önündeki tüplere oturmuş yanan dükkanını izliyor. O an işte, o an demiştim bu adam nasıl bi adam? Nasıl bu dirayet nerden geliyor bu yıkılmazlık? Baba olduğundan mı yoksa yapabileceklerinin bilincinde mi.?
     Aradan az zaman geçti az ilerideki benzinliğe açtık el birliğiyle Bağevini. Bir ramazandı... İşler eskisi gibi değildi herkes farkındaydı. Çünkü ben yardıma bile gitmiyordum artık. Kalabalık olduğunda hep ben de giderdim yardıma. Babam düşündü taşındı ve yangın oldu, bitti, hayat devam ediyor. Bu laf babama olan hayranlığımı perçinleyen anlarda gelir hep. Her şey bitti diye düşünen bize karşı hep ayakta hep dimdik Hayat devam ediyor derdi. Ne yapalım yani yas mı tutalım. Hemen Bağevi benzinlikte işlemeye devam ederken o bir yandan da yanan eski yerimizi temizlettirip beton döktürmeye başladı. Anlamıştım Küllerinden Yeniden Doğacak Bağevi.
     Nitekim doğdu da. Hem de ne doğmak. Eskisinden de büyük, şık, ve genç. Hala daha da büyümeye devam ediyor. Anmıyoruz o günleri. Geriye değil ileriye bakmayı öğrendim babamdan. Öğreneceğim de o kadar çok şey var ki. Kafamda bitiriyorum bir şeyleri üzülüyorum, ama babama söylemiyorum bile ne diyeceğini biliyorum çünkü. Bunlar küçük şeyler taktığına değmez. Nitekim sonra dank ediyor hakikaten yahu neden takılmışım. 
     Üniversitedeyim. Arkadaşlarım ailelerinden para isterken bin bir takla atıyorlar. Babam ise yeter ki kendimi geliştireceğim, okuyacağım de hiç bir şey sorun değil diyor. Böyle deyince o, bazen kendimi çok kötü hissediyorum. Acaba istediği gibi, ona layık, yeterli bir evlat olabildim mi diye düşünceler giriyor aklıma. Benim hayallerim bu yüzden büyük işte. Çevremdekiler bilir en lüks arabalar, evler, ayakkabılar, en kaliteli dostlar benim yanımda olacak budur düşüncem. İşimde en başarılı, en tepedeki insan olacağım. İşte babam yüzünden. Ben gördüm. Yoktan var edilebiliyor. Nasıl olduğunu da gördüm. İmkansızlıklar içinde bunca şeyi babam yapabildiyse ben kızı olarak sevdiğim bölümde iyi bir okulda okuyorsam ben de en iyisini yapabilirim. Ben de bir şeyi ilk yapan olup, ardından gelenlerin de benzemek için çaba harcadıkları, parmakla gösterilen insan olabilirim. 
     Son olarak teşekkür ediyorum baba sana. Her zaman sevdiğini, takdirini benimle paylaştığın için. Her giriştiğim işte beni desteklediğin, arkamda destekleyen bir kaç kişiden biri olduğun için. Her telefon ettiğimde, bu kadar pozitif olabildiğin için.
- Alo babacığım nasılsın?
- Harika, süper.
-İşler nasıl gidiyor?
- Allah bereket versin. Her şey yolunda. Hiç bi problem yok.

 Seni seviyorum babacım. İlham aldığım kişi olarak kalacaksın.

17 yorum:

  1. Ah be kızım bu nasıl bir yazı.okurken benim duygudan gözlerim doldu.Babanı okurken düşünemiyorum.İçinde özlemde var.Hayranlıkta.Tam bir duygu seli.BABALAR VE KIZLARINI ALLAH AYIRMASIN diyorum.Başkada bir şey yazamıyorum.Kucak dolusu sevgi yolluyorum canım benim..

    YanıtlaSil
  2. canım cok guzel yazmıssın cok duygulandım kıymetını bıl babanın Allah uzun omurler versın ınsallah ona layık bı evlat olursun bu yazıyı yazabıldığıne gore olmaktasın bence..sevgıler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy ben de pek bir duygulandım da yazıverdim bir anda=) sizleri de üzdümse affola biricit'cim:)

      Sil
  3. Ay sana ne diyim beeen... Benim babamda pazarcılıkla atılmış hayata. Orta 2den terk. Bir yazımda ben de onu anlatmayı düşünüyordum. Yazın öyle duygulandırdı ki beni. Şuanda o bana kilometrelerce uzakta ama onu hep yanımda hissediyorum. Babalar, en çok kızlarının kahramanı. Ben
    Ben babanın gurur duyacağına eminim seninle. Daha önce de demiştim. Hayallerinin gerçek olacağına inanıyorum.Öpücükler :) Dipnot:fotoğraftaki saç rengine bayıldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ciddi misiiin? biz pazarcı kızları pek de şanslıyız=) valla ben de uzun zamandır görüşemedim atlayalım gidelim diyorum bu hafta babaları görme hafta sonu olsun. bir dahaki hafta sonu yani.=) neyse bunu twitterdan bir konusuruz hehe

      Sil
  4. Tebrik ederim canım babana sevgini anlatımın ve aynı anda yaptığın ince özeleştirin takdire değer. Bu ara da yazını okurken babanın yüz ifadesini de görmek isterdim doğrusu:)))))))))) Ailen ve tüm sevdiklerinle hep mutlu ol bitanem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yüz ifadesini ben de görmek isterdim:) hep birlikte mutlu olalım teyzemm:)

      Sil
  5. Yanıtlar
    1. tamamdır canım cevapları hazırlamaya başlayacağım:)

      Sil
  6. ne güzel bir yazı olmuş :)
    banada beklerim =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler:) tabiiki bir kahveni içerim geldiğimde ama:)

      Sil
  7. ya çok içten ve duygusal yazmışsın Allah kimseyi ailesinden ayırmasın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haklısın gece kıyafeti.. Bizi ayakta tutan en gerçek şey sevgi buna inanıyorum:)

      Sil
  8. güzel kızım benim, babasının kızı ÇOK DUYGULU YAZMIŞSIN. BENİ AĞLATTIN. ZATEN BİLİYON BİRAZ SULU GÖZÜMDÜR. AMA HAYATTAN , SENDE TECRÜBELER KAZANMAYA BAŞLAMIŞSIN. TECRÜBE DEDİMDE YA SAKIP SABANCI VEYA VEHBİ KOÇ " BEN ASLA TECRÜBE ETMEDİM, ÇÜNKÜ HEP BÜYÜKLERİMİ DİNLERDİM" DER. CÜNKÜ TECRÜBE ZARAR ETMEKTİR. BİRDE İNSANLARA ASLA TEPEDEN BAKMA . ONU YAPMAYACAĞINI DA BİLİYORUM. SENİ SEVDİĞİM KADAR SANA GÜVENİYORUM DA. DÜŞÜN BABA SEVGİSİNİ, NEKADAR BOLDUR Kİ HİÇBİR KANTAR TARTAMAZ. ZATEN BİZ BABALAR ÇOÇUKLARININ YAPTIKLARI İYİ İŞLERDEN HEP GURUR DUYARIZ. HATALI OLANLARIDA TECRÜBE ETSİN DEYİP ÖNÜNÜ AÇARIZ . CANIM BENİ ÇOK DUYGULANDRDIN.SEN ÇİZDİĞİN YOLDA İLERLEMENE BAK,BİZ HEP SENİN YANINDAYIZ.

    YanıtlaSil
  9. Vay canına, Çanakkale'de okuyan ve o yanan bölgeyi görmüş birisi olarak bir film şeridi gibi geçirdim yazdıklarınızı gözümün önünden. Etkilendim gerçekten ve babanıza da çok derin saygı duydum.

    Uygun bir zaman dilimi bulabilirsem arkadaşlarla bu güzel Bağ Evi'nde bir kahvaltı da yapmak isterim. :)

    YanıtlaSil
  10. tabiiki buyursunlar buyursunlar:) bogaza karsı bir bağevi kahvaltısı.. ben bile çok özledimm:)

    YanıtlaSil

Evet dinliyorum:)